ehlibeyt.com internet
sitesinde yer alan tüm
içerikler 'ehlibeyt.com'
kaynak gösterilerek
kullanılabilir.






HZ. FÂTIMÂ'NIN HİLAFETLE İLİGİLİ DÜŞÜNCELERİ / 2

Hz. Fâtımâ devamla, eğer Hz. Ali'nin hakkı olan hilafeti O'na
verselerdi, kimsenin yorulmayacağını, işlerin yolunda gideceğini
ifade ediyor. Allah Resulü (s.a.v.) de sağlığında bu konuyu sık sık
ifade etmiş ve, "Eğer Ali'nin peşinden giderseniz -ki gideceğinizi
sanmıyorum- O sizi apaçık bir hidayete götürür" buyurmuştur.

Hz. Fâtımâ'nın hutbesinin bir bölümünde insanlara hitaben,
"Eğer halk inansalardı, korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine
hem gökten, hem de yerden bolluklar (bereketler) açardık, ancak
onlar yalanladılar, biz de onları kazandıkları şeylerden dolayı ceza-
landıracağız", "Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta ol-
dukları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (Allah'ı) aciz bırakabi-
lecek de değillerdir" ayetlerini zikrettiğini görüyoruz ki bunlar ibret
verici ifadelerdir. Zira Ehl-i Beyt'e yapılan bu haksız davranışların
üzerinden çok fazla bir zaman geçmemişti ki Hz. Fâtımâ'nın söy-
ledikleri maalesef aynen çıktı, Emevi hükümdarı Yezid b. Muaviye
kendisine yaptıkları biati bozdukları gerekçesiyle Medine halkını
büyük bir katliama tâbi tuttu. Tarihe Hırre katliamı olarak geçen bu
olayda Yezid, Müslim b. Akabe'nin komutanlığında Şam halkın-
dan oluşan büyük bir orduyu Medineliler'in üzerine yolladı. İbn-i
Cevzi ve Mesudi gibi tarihçiler bu konuda şöyle yazıyorlar:




ASHAB'DAN HZ. ALİ'NİN HİLAFETİNİ SAVUNANLAR / 1

İbn Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında Mu-
mammed Havend Şah, 'Ravzatu's Sefa'da, İbn Abdubirr, 'İstiab'da
şöyle diyor:

"Sa'd b. Ubade, Hazrec Kabilesi Kureyş'ten bir taife ve saha-
benin büyüklerinden 18 kişi Ebu Bekir'e biat etmedi. Ve Rafızi
oldular. Onlar Ali b. Ebi Tâlib'in taraftarlarındandı.

Bu 18 kişi şunlardır:

1- Selman-ı Farisi
2- Ebu-Zer Gifari
3- Mikdad bin Esved
4- Ammar b. Yâsir
5- Halid b. Said b. As
6- Bureyde Eslemi




ASHAB'DAN HZ. ALİ'NİN HİLAFETİNİ SAVUNANLAR / 2

Ebu-Zer Gifari, Eyyüb El-Ensari, Utbe b. Ebu Leheb, Nu'man b.
Aclan, Selman-ı Farisi gibi değerli sahabeler de kalkıp konuştu ve
Hz. Ali'nin hilafette hak sahibi olduğunu beyan ettiler.

Böyle büyük sahabelerin, bu kadar açık kanıtlar öne sürmesi üze-
rine, Müslümanlar yavaş yavaş Hz. Ali'ye meyletmeye başladı.917

Hz. Ebu Bekir'in Sakife'de tamamen bir oldu-bittiyle hilafete
seçildiği açıktır. Hz. Ömer, Taberi, Buhari ve İbn Hişam'da beyan
edildiğine göre bu konuda şunları söylüyor:

"Allah'a yemin ederim ki, biz, Ebu Bekir'e biat meselesinde
karşılaştığımız zorluk gibi bir zorlukla karşılaşmadık. Onlardan
biat almadan toplantıyı terk edecek olsaydık, bizden sonra birine
biat etmelerinden korkmuştuk. O zaman ya razı olmadığımız birine
biat edecektik, ya da ona karşı çıkacaktık ve fesat baş gösterecek-
ti..."918




HZ. EBUBEKİR'İN HALİFE SEÇİLMESİNİN YANKILARI / 1

Ebu Bekir'in Medine'de halife seçilmesi, Mekke'de ilk anda
duyulmadı.

Bunda Mekke'nin komutanı Attab ibn-i Useyd ibn'il As'ın Beni
Ümeyye reisi olan Ebu Süfyan'ın tavrını öğrenmek istemesi göste-
rilmektedir.

Ebu Süfyan ise başta Ebu Bekir'in halifeliğine karşı çıkmış, hatta
Hz. Ali (a.s.) ve Abbas'a, "Ben Medine'yi süvari ve piyadelerle dol-
duracağım. Siz kalkıp kıyam edin ve idareyi ele geçirin" demiştir.
Ancak Hz. Ebu Bekir, Ebu Süfyan'ı yanına almak masadıyla,
yanında getirdiği malları ona bağışlamış ve Ebu Süfyan'ın oğlu
Yezid'i Şam Valisi olarak atamıştır. O zamana kadar Ebu Bekir'i
halife olarak istemeyen Ebu Süfyan bu valilik işinden sonra, "Ebu
Bekir akraba bağlılığını sürdürdü" diyerek tavrını değiştirmiştir.921




HZ. EBUBEKİR'İN HALİFE SEÇİLMESİNİN YANKILARI / 2

Hz. Ali (a.s.) ona dedi ki, 'O'nunla niçin baş başa kaldığını ve
O'na neleri aktardığını biliyorsun. Bu senin, babanın ve iki arkada-
şının da içinde bulunduğu bir meseledir. ' Aişe ne diyeceğini bile-
mez oldu, tek kelime etmedi."923

Tarihçiler Hz. Ebu Bekir'in ölüm döşeğinde iken şunları söyle-
diğini kaydediyor:

Abdurrahman ibn-i Avf şöyle aktarıyor: "Ebu Bekir'in ölüm has-
talığında onu ziyarete gittim. Evine girdim ve ona selam verdim,
'Sende herhangi bir sıkıntı görmüyorum. Dünya için hüzünlenme.
Allah'a yemin olsun ki, senin ancak sâlih bir kişi olduğunu biliriz'
dedim. Bunun üzerine o, 'Ben ancak kendi hayatım boyunca yaptı-
ğım üç şeye hüzünlenirim. Bunları yapmamayı çok isterdim. Keşke
Fâtımâ'nın evini açmayıp bıraksaydım. Ve üzerime harp kapılarını
örtseydim. Keşke Saideoğulları'nın sakifesinde halife seçimi için
toplanıldığı gün ben bu işi Ömer veya Ebu Ubeyde'nin boynuna
atsaydım. O mü'minlerin emiri olsa ben de yardımcısı olsaydım.
Keşke Halid bin Velid'i dinden dönüp de harbe kalkan grup üze-
rine yolladığım vakit ben de otursam, Müslümanlar galip gelirse
gelirler, galip gelemezlerse onlara destek ve yardımcı olsaydım'
dedi."924




FEDEK OLAYI

Hayber yakınlarında, Medine'den 140 km uzaklıkta bulunan,
Hayber'den sonra Hicaz yahudilerinin yeri sayılan bol verimli ve
müreffeh köye "Fedek" deniliyordu.927

Peygamber, Hayber, El-Gurra ve Tiyma'daki Yahudileri yendik-
ten sonra Medine'nin kuzeyindeki bu geniş araziye İslâm askerleri-
ni yerleştirdi. Ve Fedek'in ileri gelenlerine bir elçi gönderdi. Çünkü
buradakiler, İslâm aleyhine bir tehlike unsuruydular. Köyün reisi
Yuşa bin Nun savaşmayı değil, teslim olmayı seçti. Bu bölgenin
sakinleri İslam bayrağı altında yaşamaya, her yıl mahsullerinin ya-
rısını peygambere vermeye, Müslümanların aleyhine faaliyet yap-
mamaya söz verdiler. (Yapılan antlaşma ile Fedek'in yarısını da
Allah Resulüne bağışlamışlardı).




HZ. PEYGAMBERİN FEDEK'İ HZ. FÂTIMÂ'YA VERMESİ

"Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver"929 ayeti nâzil
olunca, Hz. Peygamber Fâtımâ'yı yanına çağırdı ve O'na Fedek'i
hediye etti.930

Bu ayetin Hz. Fâtımâ ve O'nun evlatları hakkında nâzil olduğu
konusunda bütün âlimler hemfikirdirler.

Peygamber yaşadığı müddetçe Fedek, Hz. Fâtımâ'nın elindeydi.
Kendisi kiraya veriyor, kirasını üç taksitle alıyordu. Aldığı bu kira-
dan kendisine ve evlatlarına bir gece yetecek kadarını ayırıyor, bir
bölümünü Haşimoğulları'nın fakirlerine dağıtıyor geri kalanını ise
diğer yoksullar arasında bölüştürüyordu.931




HALİFENİN FEDEK'E EL KOYMASI

Hz. Ebu Bekir halife olunca, adamlarını Fedek arazilerini Hz.
Fâtımâ adına kontrol eden vekilinin yanına gönderdi. Onu oradan
uzaklaştırarak araziye el koydular. Bu arada kendisinden başka
kimsenin rivayet etmediği bir hadis zikretti. Peygamberimizin şöy-
le dediğini duymuştu: "Biz peygamberler topluluğu miras bırak-
mayız. Bizden geri kalan mallar sadakadır." O halde, Hz. Peygam-
ber miras bırakmamıştı. O'ndan geriye kalan mallar Müslüman
yoksullara ve miskinlere sadaka olarak dağıtılmalıydı.934

Ebu Bekir halife seçildikten on gün sonra Fedek'e birilerini gön-
dererek Hz. Fâtımâ'nın (a.s.) orada bulunan yardımcılarını oradan
çıkardı.




İSLAM HUKUKUNDA MALLARIN KISIMLARI VE MİRAS KONUSU

İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:

Şahsa ait özel mallar:

Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar ki, bu mallar O'nun
vefatıyla İslamî miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani miras ayetlerinde Hz. Peygamberin mirasçıları ile diğer şa-
hısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.

Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin
malları, devlete ait mallar:

İslam Devleti'ne ait olan mallar ve emlaklar. Resul-i Ekrem
(s.a.v.) bu gelirleri İslam Devleti ve Müslümanlar için harcardı ve
bazen bu malları sahabeler arasında taksim ederdi ve bu malları
bağışlardı.




HZ. PEYGAMBERİN MEDİNE'DE BIRAKTIĞI MALLARI NELERDİ?

Ben-i Nazir yahudilerinden kalan yerler:

Resulüllah (s.a.v.) hayatta iken, Ben-i Nazir yahudilerinden sa-
vaşmadan alınan yerler konusunda da Fedek benzeri uygulamalar-
da bulunmuştu.

"Hz. Peygamber (s.a.v.), bu arazideki menkul malları Muhacir
arasında taksim etti. Arazinin bir miktarını da kendisine has kıldı
ve Hz. Ali'ye (a.s.) emretti ki, onları tasarruf etsin. Daha sonra bu
yerleri vakfederek sadakattan kıldı.

Kendisinin vefatından sonra buralar üzerindeki tasarruf yetkisi-
ni Hz. Fâtımâ (a.s.) ve Hz. Ali'ye (a.s.) bırakmıştır."941




SÖZ KONUSU FEDEK HURMALIĞI NEREDEDİR?

Hayber'in yakınlarındaki, Medine'ye yaklaşık 140 kilometre
uzaklıktadır.

İmam Musa ibn Câfer (a.s.) Fedek'in sınırlarını bir hadiste şöyle
belirtiyor:

"Fedek, bir taraftan Adn, bir taraftan Semerkant, bir taraftan Af-
rika ve bir taraftan denizler, adalar ile çevrili idi..."945
Başta Hicaz yahudilerinin yeri iken; Resulüllah (s.a.v.) Hayber,
Vadi'ul-Gurra ve Tima'daki yahudileri etkisiz hale getirmişti.

Muhit adındaki elçisini de Fedek'in ileri gelenlerinin yanına gön-
derdi. Yahudi Yuşa ibn-i Nun savaşmak yerine sulh yolunu kabul
etti. Her yıl bölgede çıkan mahsulün yarısını Peygambere (s.a.v.)
vermek, İslam bayrağı altında yaşamak ve Müslümanlar aleyhine
entrikalar çevirmemek üzere sulh yapıldı.




HZ. FÂTIMÂ FEDEK KONUSUNDA İLK OLARAK 'BAĞIŞTIR' DEMİŞTİ

Fedek konusunda Hz. Fâtımâ'nın (a.s.) ilk çıkışı Fedek'in, ba-
bası Resulüllah (s.a.v.) hayatta iken kendisine bağışlandığı yönün-
deydi. Bağışlanmış bir mal konusunda İslam fıkhı gereğince yapıl-
ması gereken ondan tasarrufta bulunandan değil, farklı bir durumu
iddia edenden şahit istenmesi idi.






 1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21 
X