ehlibeyt.com internet
sitesinde yer alan tüm
içerikler 'ehlibeyt.com'
kaynak gösterilerek
kullanılabilir.






EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ KUR'AN-I KERİM'DE EHL-İ BEYT / 1

Bu konuda Mübahele ayeti (Âl-i İmran: 61), Ebrar ayetleri (İn-
san: 11-12), Tathir ayeti (Ahzab: 33), Meveddet ayeti (Şûra: 23)
incelenecektir.

1- MÜBAHELE AYETİ

"Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle
çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğul-
larınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gele-
lim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın
laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun."267

Sünni eserlerden, Hariciler de dahil olmak üzere tüm İslam
mezhepleri Resulüllah (s.a.v.)'in Necran hıristiyanları ile mubahe-
leye giderken yanında sadece Hz. Fâtımâ (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz.
Hüseyin (a.s.) ve Hz. Hasan (a.s.)'ın bulunduğu noktasında hem
fikirdir.268




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ KUR'AN-I KERİM'DE EHL-İ BEYT / 2

2-Sa'd b. Ebi Vakkas der ki:

"De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve ka-
dınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, ayeti nâzil olunca,
Resulüllah (s.a.v.), Ali (a.s.)'ı, Fâtımâ (a.s.)'ı, Hasan (a.s.) ve Hü-
seyin (a.s.)'ı çağırdı ve buyurdu ki: Allah'ım bunlar Benim Ehl-i
Beyt'imdir."270

3- Sünni Suyûti'de de bu konuda rivayet vardır:

"Cabir b. Abdullah şöyle nakleder: 'Kendimiz ve kendinizden'
maksat, Resulüllah (s.a.v.) ve Ali (a.s.)'dır. 'Oğullarımızdan' mak-
sat Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'dır. 'Kadınlarımızdan' maksat ise
Fâtımâ (a.s.)'dır."271




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ EBRAR AYETLERİ / 1

"İtaat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kaselerle şarap
içerler ki Kâfur ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.
Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki
onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar.
Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri her yanı saran, kaplayan
günden korkarlar.

Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime
ve tutsağa verirler, onları doyururlar.

Sizi, ancak Allah rızası için doyurmadayız ve sizden istemeyiz,
ne bir karşılık, ne bir şükür.

Şüphe yok ki, biz suratları astıran, azabı pek şiddetli olan gün,
Rabbimizden korkarız.




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ EBRAR AYETLERİ / 2

İbn-i Abbas'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, bu ayetlerin nüzul
sebebi şöyle anlatılır:

"Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) küçükken hastalanmış-
lardı. Peygamberimiz (s.a.v.) ashab-ı kiramdan birkaç kişi ile to-
runlarını ziyarete geldiler. Bu esnada ziyaretçilerin bazıları Ali
(a.s.)'a, 'Ya Ali! Çocukların için bir nezir yapmak istemez misin'
dediler. Hz. Ali (a.s.) ve Hz. Fâtımâ (a.s.) da Allah'ın (c.c.) rızasını
talep ve O'na şükür etmek ve çocuklarının şifa bulmasını Hak'tan
niyaz etmek üzere üç gün oruç tutmaya nezir ettiler.




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ TATHİR AYETİ / 1

"Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve
sizi tertemiz bir hâle getirmek diler."275

Kesin delillerle sabittir ki, haklarında bu ayetin indiği Ehl-i
Beyt'ten maksat, "Âl-i Aba" olarak bilinen 5 kişidir.

Hz. Fâtımâ (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin
(a.s.) ve Resulüllah (s.a.v.) Efendimizdir.

1- Ebi'l-Humrai'den, şöyle rivayet edilmektedir:

"Resulüllah (s.a.v.) altı ay devamlı olarak Fâtımâ (a.s.)'ın kapı-
sına gelip şöyle buyurduğunu kendim, duydum. Buyurdu ki: Ey
Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizleri
tertemiz bir şekilde kılmak ister." 276




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ TATHİR AYETİ / 2

7- Sünni Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde 4. cüz, 107. sayfada
Vaile b. Eska'dan naklettiği rivayet şöyledir:

"Fâtımâ (a.s.)'ın yanına vardım ve O'na Ali'nin (a.s.) nerede ol-
duğunu sordum. 'Resulüllah (s.a.v.)'in yanına gitti' dedi.

Ben O'nu beklemeye koyuldum. Aniden Peygamber (s.a.v.)
teşrif buyurdu. Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) da O'nunla
birlikte idiler. Peygamber ve Ali her biri Hasan ve Hüseyin'den
birinin elini tutmuştu. Peygamber Ali ve Fâtımâ'yı yanına çağır-
dı. Hasan ve Hüseyin'i dizlerine oturttu. Elbisesini onların üzerine
örttü ve şöyle dua etti: Allah'ım! Bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir.
Onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ TATHİR AYETİNİN ÂL-İ ABA İLE İLGİLİ OLDUĞU BAŞKA EHL-İ SÜNNET KAYNAKLARINDA DA YER ALMAKTADIR / 1

İmam Fahr-i Razi, Tefsir-i Kebir'de (c. 6, sy. 783); Celalud-
din Suyûti, Ed-Durrü'l-Mensur'da (c. 5, sy. 199); Şeyh Süley-
man Belhi El-Hanefi Yenabi'ul-Mevedde'nin 33. bâbında, Sa-
hih-i Müslim'den, Şevahid-u Hakim'den, o da Hz. Aişe'den, on
rivayet Tirmızi'den; İbn Ebi Şeybe, İbn Münzir, onlar da Ümmü
Seleme'den, Hz. Ömer Ebi Seleme'den, Enes b. Mâlik, Sa'd b. Ebi
Vakkas, Vasile b. Eska ve Ebu Said Hudri'den Tathir ayetinin beş
kişi olan Âl-i Aba hakkında nâzil olduğunu nakletmişlerdir.

Bu ayet bir defa vahyedildiği halde Resulüllah (s.a.v.) bir riva-
yete göre 6 ay, İbn-i Abbas'a göre 7 ay ve bazılarına göre de 8 ay
bu ayette kastedilenler hakkında açık beyanlarda bulunmuştur.

Tathir ayetinin Ümmü Seleme (a.s.)'ın evinde indiğine dair bir
şüphe yoktur. Ancak Resulüllah (s.a.v.) bu ayetin özellikle bu beş
kişi hakkında nâzil olduğunu vurgulamak için farklı kereler abanın
altında toplama hadisesini tekrarlamıştır. Bunlardan biri de Hz. Fâ-
tımâ (a.s.)'ın evinde olmuştur.




EHL-İ BEYT'İN YÜCE ALLAH KATINDAKİ KIYMETİ TATHİR AYETİNİN ÂL-İ ABA İLE İLGİLİ OLDUĞU BAŞKA EHL-İ SÜNNET KAYNAKLARINDA DA YER ALMAKTADIR / 2

Sonra Ben abaya doğru ilerledim ve: 'Selam Sana ey babacığım,
ey Allah'ın Resulü (s.a.v.) acaba Benim de sizinle birlikte abanın
altında olmama izin verir misiniz?' dedim.

Resulüllah (s.a.v.): 'Sana da selam olsun ey kızım ve ey vücu-
dumun parçası, Sana da izin verdim' diyerek karşılık verdi. Ben de
abanın altına girdim.

Hepimiz abanın altına toplandığımızda babam Resulüllah
(s.a.v.) abanın iki yanından tutup sağ eliyle göğe doğru işaret etti
ve dedi ki:

'Ey Allah'ım, bunlar Benim Ehl-i Beyt'im ve Benim özel yakın-
larımdır. Bunların eti benim etimdendir ve kanları benim kanım-
dandır; bunları inciten şey Beni de incitir, bunları üzen şey Beni de
üzer.




HZ PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT EHL-İ BEYT'İN KİMLER OLDUĞU İLE İLGİLİ HADİSLER

1- Hakim, Mecme'ül-Beyan'ında şu hadisi nakleder:

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

"Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır
(her birini bir şecereden) ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan
yaratmıştır.

Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövde-
si. Fâtımâ ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve
Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın
yapraklarıdır. Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer.
Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur.

Birisi tam üçbin yıl Allah'a ibadet dahi etse riyazet ve ibadet
sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa bizim aileyi sevmediği
müddetçe Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."

Resulüllah (s.a.v.) daha sonra meveddet ayetini tilavet buyurdu.




EHL-İ BEYT'TEN MAKSADIN RESULÜLLAH'IN EŞLERİ DE OLDUĞU İDDİASI

Resulüllah (s.a.v.)'in hadislerinde sabittir ki, Ehl-i Beyt; Hz. Fâ-
tımâ, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Resulüllah (s.a.v.)'dir. An-
cak farklı eserlerde, Ehl-i Beyt'in kapsamına Resulüllah (s.a.v.)'in
eşleri ve hatta Haşimoğulları'nın dahi dahil olduğu iddiaları vardır.

Tathir ayeti sadece Resulüllah (s.a.v.), Hz. Fâtımâ (a.s.), Hz. Ali
(a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) hakkında nâzil olduğu ile
ilgili hadisleri daha önce vermiştik.

Peygamberimizin (s.a.v.) hanımlarından, ayetin evinde nâzil ol-
duğu Ümmü Seleme ve Hz. Aişe, Ehl-i Beyt denilince bu 5 kişi ile
sınırlı olduğunu defalarca vurgulamışlardır.




HZ PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT SÜNNİ VE ŞİA ÂLİMLERİ ARASINDAKİ 'PEYGAMBERİN EŞLERİ DAHİL Mİ' TARTIŞMAS / 1

Bu ayetin Peygamberin (s.a.v.) hanımları ile ilgili olduğu konu-
sunda söylenenlerle ilgili Şia'nın ve Sünni âlimlerin görüşlerini
Allame Abdul Hüseyin Şerefuddin'in eserinden verelim292:

1- Sünni âlimler, "Önceki ayetler Peygamberin (s.a.v.) eşleri
hakkındadır. O halde bu ayet de önceki ayetler gibi Peygamberin
(s.a.v.) eşleri hususundadır. Zira ayetlerin akışı ve zuhuru bunu ge-
rektirmektedir" diye iddia etmektedirler.

Şii âlimler buna cevap olarak, 'bu nas karşısında içtihat etmek
demektir', diyorlar. Zira içtihat sahih nasların olmadığı zaman söz
konusu olur. Ama bu hususta mütevatir hadisler ile sarih naslar
mevcuttur. O halde içtihat etmek doğru değildir.

2- Şii âlimler bu konuda şunu da söylemektedirler: Eğer bu ayet
de önceki ayetler gibi Peygamberin (s.a.v.) eşleri hakkında olsaydı
cümleler arasında teniz zamirine riayet edilmesi gerekirdi.




HZ PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT SÜNNİ VE ŞİA ÂLİMLERİ ARASINDAKİ 'PEYGAMBERİN EŞLERİ DAHİL Mİ' TARTIŞMASI / 2

Görüldüğü gibi, "şüphesiz eğer bilirseniz bu gerçekten büyük
bir yemindir" ayeti önceki ve sonraki ayete yabancı bir ayettir ki
bu ayetin kendisi de yabancıdır. Yani onunla ilgisi yoktur. Yabancı
ayet yabancı ayet içerisinde gelmiştir. Arapça'da buna "muterize
cümlesi" denmektedir. Yani Tathir ayeti de Resulüllah (s.a.v.)'in
eşleri hakkında nâzil olan ayetler arasında "muterize" olarak yer
almıştır.

Tathir ayetinin mezkur ayetler arasında "muterize" olarak yer
almasının nüktesi ise; beş mukaddes zatın makamına gösterilen
inayet ve teveccühtür.

Yani Allah-u Teala Peygamberinin (s.a.v.) diliyle bir takım emir
ve nehiylerde bulunuyor ve Resulüllah (s.a.v.)'in eşlerine öğüt ve
nasihatlerde bulunuyor. Çünkü Allah Peygamberin (s.a.v.) eşleri-
nin Ehl-i Beyt'in kınanmasına, lekelenmesine veyahut münafıkla-
rın bunlara dil uzatmalarına vesile olmalarını istemiyor. Yani bu
beş mukaddes zatın takva, iffet ve şerafet dergahı her türlü kötülük
pislik ve uygunsuzluklardan beri ve münezzeh olmalıdır.






 1   2   3   4   5   6   7   8   9 
X